melis..melissa..kimine gore peri tozu..kimine gore bal arisi..

4 Nisan 2011 Pazartesi

Kirmizi kanepem Haydar'in Kopuk ucurtma sahibi ve onun calismayan Sabiha Gokcen Wc sensorleri fobisi



Kirmizi bir kanepem var yeni evimde..kipkirmizi. Iki kisilik aslinda lakin uzuvlarimi oyle bir yayiyorum ki eve gelen misafiri bilincli olarak oturtturmuyorum. Kimse alinmasin, kanepem sadece benlik! Hep bir abajur istemisimdir kanepenin yanina..bir tane kondurmuslar ampulumsu-abajurumtrak birsey boyle abajurun yandan yemisi , biraz daha modernize edilmis versiyonu diyelim,eh idare eder. Sanki duvardan agac dalina ampul kondurmussun gibi, ekzantrik bir hava katmis ev sahibim ben tasinmadan once.. melis gelsin sasirsin diye.Keske herkes beni sasirtsa boyle..sasirmiyorum artik kimseye hicbir seye (!)..
Oyle boyle degil evin icinde en sevdigim sey kanepem oldu. Insan bir objeye bu denli anlam yukler mi demeyin, yeminlen ismi bile var onun “haydar”. Niye mi Haydar, bir sebebi yok aslinda..haydar her derdimi dinliyor, butun skype konusmalarim, telefonlarim, aglasmalarim,kufurlerim,depresyonlarim, gulme krizlerim hep haydar esliginde..tunuyorum tepesine kanepenin muhabbet kusu gibi..gerisi dunya/yalan dunya, tey tey tey.., “haydar” benim guvenlik kit’im , yanginda ilk kurtarilacaklar arasinda tabi pasaportumdan sonra..
................... ..................... ................ ........................ ............................
Pasaport deyip gecmeyin, bir italyan arkadasim anlatmisti, buraya gelen cinli ogrenciler, temelli kalmak icin pasaportlarina kaybolmus susu veriyorlarmis, tey allahim yirtip krozete atan mi ararsin, yakan mi ne ararsan..sonra polis sorgu sual derken ebedi billah adamlari istese de uzunca bir sure memleketlerine yollayamiyormus,mazallah ya kalirsam oyle “haymatlos gibi” Kapikule’de.. (Kapikule ne alakaysa sanki arabayla geliyormusum gibi almanyadaki gurbetcilerin 1960 versiyonu gibi havaya girdim birden) zaten cipli yeni pasaportlara da bir turlu isinamadim..ne o oyle..cip mip benim gibi eski kafali insani bozar arkadas, beynim hala modern dunyanin gereksinimlerini alisabilmek icin depar atmakta zaten, inatla degistirmedim hala pasaportumu, gittigi yere kadar gider, direnebildigim yere kadar direnecegim ta ki bir gun harbi sabiha gokcende kalincaya kadar. Burdakiler beni salarlar salmasina da, bizim turkler kapidan iceri sokmazlar . Sonra varsin sabiha’da tuvaletleri silmeye baslarim artik pasaport kontrolunden hemen sonraki alanda. Sabiha ‘nin wc ‘lerini de hicbir zaman sevmemisimdir, sensorleri hep bozuk zaten.. ya haydar’dan sabiha’ nin sensorlerine nasil geldim benim bile aklim sasti. Bazen oluyor bana oyle arada, cok fazla turkce konusmadigimda, beynimin icinde konusuyorum (tamam , kabul hafiften deliyim, kibarcasi akli balig degilim pek ama isin bahanesi cokca turkce konusmamazlik diyelim gecelim sanki turkiye’deyken ayni degilmisim hic uckun akilli olmamisim gibi)... ee simdi “kopuk ucurtma melis(!)”,ben boyle beynimin icinden icinden konusunca hatta bazen abartiyorum sinirlenince falan disimdan da konustugum oluyor tabi. Goruntu traji-komik..bilinmeyen bir dilde kendi kendine saydiran bir kiz isyerinde..varsin buna muhendis desinler. Kabul ediyorum arada insanlarin topundan nefret ediyorum. Yanlis anlamayin haa...aslinda fazlaca sevdigimden sizleri..cok sevince cok uzuluyor insan.. taviz verme melis taviz verme diyorum sonuc yine ayni..sanirim girizgahlari yanlis yapiyorum satrancta, bilgisayarla satranc oynamak gibi bazen hayat..sonuc belli ne yaparsan yap ama illa senle dalga gececek ya bile bile oyuna davet ediyor, hamlelerini tahmin ettigi halde..su aralar baktim bilgisayarin hamlelerini ben tahmin edemiyorum o benden daha atik..fisini cekip kurtulacagim rakibimden..ekran karti yansa da en azindan en son “mat” sansi hala benim elimde, varsin hala bana “kopuk ucurtma” desinler..ucuyorum ya catlasiniz da patlasiniz da siz ona bakin.