melis..melissa..kimine gore peri tozu..kimine gore bal arisi..

6 Ekim 2011 Perşembe

KUZEY AFRIKA FAS, EFENDIM ARAPCADA AL-MAGRIP, INGILIZCESI MALUM MOROCCO’ DA BIR SEHRI SEYIR- FEZ






Ispanya -Andalusia (Endulus) bolgesine gelmisken, hazir karsisi Kuzey Afrika, dunya gozuyle Afrika kitasina gecelim , bir de Fas ‘ i gorelim dedik. Daha once kendi ulkem disinda baska bir musluman ulkede bulunmamis , ulke gormeyi birbirine benzeyen avrupa ulkelerinden ibaret sanan bendeniz icin, Fas ilginc bir deneyimdi.
Ispanya -Càdiz ustunden Algeciras’ a otobusle gectik. Otobus kagni gibi gittiginden ve her koyden yolcu aldigindan yol yaklasik birkac saat suruyor. Ardindan Algeciras’ dan, hayatimda gordugum en buyuk ve garip yolcu gemisiyle Fas’ a gectik. Yolculuk, hizli gemiye yer bulamadigimizdan dolayi , ucuz bir o kadar yavas olan gemiyle yaklasik 1,5 saat surdu. Ispanya liman cikisinda iki kere pasaport kontrolune giriyorsunuz. Herkese catir catir niye gideceksin , ne kadar kalacaksin, nerde kalacaksin, seklinde ahret sorulari soruyorlar. Ayrica, cogunlugu arapca , az bir kisim(!) aciklamalari ingilizce olan turist formlari doldurtup pasaportunuzun arasina koyuyorlar. O dandik forumlarin onemi o kadar buyuk ki megersim forumu doldurup damgalatmadan once eksik varsa varisinda pasaport kontrolde sorun cikartiyorlar. Fas, turklerden vize istemedigi icin, gayet rahattim. Elimi kolumu sallaya sallaya sanki Besiktas-Uskudar seferi yapacakmisim gibi gececegimi saniyordum. Kismen yanilmisim. Gemide tahminen 300-350 yolcu varsa birkac turistik. Artik tesaduf mu yoksa turistler genelde temiz konforlu, daha pahalli ve Fas’ larin yolculuk etmedigi diger gemiyi mi tercih ediyorlardi bilinmez. Haliyle bu dort soluk beniz insan (ki asla irkci/dinci/renkci degilimdir bilakis! Lakin etraf bizden tamamen farkli bir kulturle donanmisti!) otomatik olarak dip dibe oturduk. Yolculugun sonuna dogru azicik deniz tutar gibi oldu. Azicik diyorum cunku donus yolundaki hizli gemideki deniz tutma maceramla mukayese bile edilmez. Kazara tuvalete gitme cesaretinde bulundum. Aman diyeyim kapisi falan yok. Manzara kabus.Biran once Fas’a karaya ayak basmak icin dakika saymaya basladim. Birlikte seyahat ettigimiz diger iki turiste gelince ikisi birbirinden habersiz Avustralyali, biri ogretim gorevlisi dinamik bir teyze, digeri universiteyi yeni bitirmis kendine 6 aylik kafa tatili verip dunyayi gezme isine koyulmus cok fazla konusmaktan hoslanmayan bir gencti. Ne hikmetse bir kerede kafa tatilini 6 ay yapan Turke rastlamadim yollarda. Cogunlu Avustralyali bunlarin. Adamlar is hayatina atilmadan once ya da emekli olur olmaz dunya turuna cikiyorlar tek baslarina. Teyze ben bir ara azicik basim donunce cikarti bana biskuvilerinden Verdi. Cocuk oyalar gibi sagolsun yeni bitirdigi kitabini hediye etti falan.
………………………………………………….. …………………………………… ……………………
Sari binalarin agirlikta oldugu Tangermed sehri, gemi yaklastikca agirdan agirdan gozukmeye basladi. Vardigimizda bizi minik bir supriz bekliyordu. Biz, soluk benizli insan kumesi, elimizde pasaportlarimiz umut icinde gemiden cikip, kontrole girecektik ki, polislerden birinin arapca aksanli agiz dolusu kufur mu baska sey miydi bilinmez fransizca cigirmasiyla irkildik (turist gorunce sadece arabik-fransizca konusma gibi bir refleksleri var, eski bir fransiz somuringilizce iletisim dili falan degil Fas’ta!) .Megersim, geminin icinde (her ne kadar hic bir isaret, ya da ispanya cikista bir uyari olmamasina ragmen), pasaporta ayri bir damga daha bastirmamiz tekrar kontrole girmemiz lazimmis. Bizi ulkeye Kabul etmediler. Geri de yollayamadilar. Baya bir belirsizlik icinde birkac saat birkac polisle beraber bekledik. Ta ki kontrol edecek polisin keyfi yerine gelip, lutfedene kadar. O da malum sadece fransizca konusuyor!.
………………………………………………………….. ………………………..
Tangermed’e giris yapabildik. Gemide tanistigimiz turistlerle beraber,sehir merkezine gitmek icin genis bir o kadar antika, tahminen 1970’lerin basindan kalma bir taksi dolmusa dolustuk. Zaten iner inmez, taksi soforleri turist gordukleri herkesin eline koluna yapisip, sizing ayriyeten debelenmenize ya da yol sormaniza gerek kalmiyor. Pazarlik girla gidiyor. Yalniz su var para birimlerinin euro’nun hemen hemen onda biri olmasi disinda, haliyle de ucuz. En az 20 dakika mesafe gidiyorsun , euro karsiligi sadece 1 euro.
Merkeze vardigimizda tren garini bulmamiz zor olmadi da yemek yiyebilmek icin mekan sordugumuzda etraftaki gorevlilerden, taksicilere, halka bir tane de ingilizce konusan bulamamiz kucuk capli bir komedi yaratmadi degil. Fez’ e ancak trenle gidebilecektik. Birinci sinif vagonda 5 saatlik tren yolculugu 15 euro ya var ya yoktu. Ikinci sinif falan sakin almayin, abarti payim yok, belgesellerdeki trenler gibi. Ust uste insanlar tikis tepis, baya rahatsiz gozukuyor ve sadece birkac euro fark ediyor. Yalniz, beklentimin dusuk oldugu bir husus kadinlarin ortusuz rahat gezip gezmedigi, ya da turistlere bakis acilariydi. Fakat yalnilmisim, kadinlarin buyuk cogunlugu kapali olmasina ragmen, saci acik olan universite ogrencileri kizlar da var. Sansliysaniz ingilizce konusanlari cikiyor arada. Trende Unesco gorevlisi bir gencle tanistik. Disaridan bakinca kesinlikle ingilizce konusmaz gibi bir izlenim yaratiyor olsa da adam sakir sakir konusup, hatta aksanlardan ulke tahmini yapabiliyordu. Tesaduf mudur bilinmez Fez’ de otelleri olan (pek tekin ceviz olmayan bir amcayla tanidik cikip) bizimle tanistirmak istedi lakin adam ben turk oldugumu ogrendiginde “ vayyy hemserim yasasin basbakaniniz” deyince... icim bir hafiften bir buzuldu,tuhaf oldu..anladim ki arap dunyasi oyle boyle hayrani degil. Hic tartismaya laf salatasina bile girmedim. Muhabbet arasinda ogrendim ki Fas, turk dizilerinin hayrani. Cok yakindan magazin olaylarini bile takip ediyorlar Turkiye’ye dair. Bir politanin ne demli “a-poli-ti-ka!” oldugunun henuz farkinda degiller.

Fez’ e vardik. Cok daha turistik bir sehir, Marakes’ten sonra geliyor buyukluk olarak. Baya dinci cogunlugun oldugu bir sehir diye duymustuk ama sacim acik rahat rahat gezebildim. Tabi turist de olsaniz sort falan pek uygun kacmaz. Hava col sicagi, malum kuzey afrika. Heryerde palmiye agaclari. Tren gari, restoranlar, kafeler, otellerin cogu yeni sehir kisminda bulunuyor. Ertesi gun sabahin korunde 1 euroluk sehir turu yapan taksilere atlayip surlara yani eski sehre gittik. Eski sehire gider gitmez gercekten simdi Fas’ tayiz galiba diyorsun. Sokak saticilari, cigirtkanlar, kolundan bir oraya bir buraya cekenler, kacak turist rehperleri neler neler tam cumbus. Panayira dusmus guvercin gibi saskin saskin etrafa bakiniyorduk ki dibimizde bildigin arabic kostumlu bir amca bitiverdi. Adamda nasil muazzam bir ingilizce var sasarsiniz. Allem etti kallem etti rehperligimizi yapmak icin bizi ikna etti. Zaten bir raddeden sonra sirf huzura kavusmak icin “tamam” diyorsun adamlara. Surlardan girdik, Pazar yeri gibi. Fakat labirent labirent bendeyim 40 sokak sen de 50 minicik dar sokaklar ev aralari dukkan aralari dere tepe (acayip yogun kokuyu soylemeden edemem) adam onde biz arkada gezdik. Oyle birsey ki, tasavvurunuzun cok disinda, disaridan minicik gozuken bir eski yapi iki kisinin ve sadece katirlarin gecebilecegi genislikte sokaklardan giriyorsun , kapiyi aciyorlar dev bir “Riyad” cok luks, arap yapisini bozmadan modernize etttikleri bahceli otelleri, heryer seramik, devasa kapilar. Ya da bir giriyorsun kocaman medrese, camiler, dar dar sokak aralarinda kapilarin arkasinda kocaman camiler. Eczane denilen birsey olmadigi icin eski sehirde, aktardan bozma farkli farkli otlarin bulundugu melhemler ilaclar yapan 1000 yil oncesinden kalma gibi gozuken yapilar. En cok dikkatimizi ceken, derilerin renklendirmesini binlerce yildir yaptiklari dev deri atolyesiydi. Tamamen manuel bir sekilde, farkli farkli oyuklarda tek tek yunler, hayvan derileri ayiklaniyor, renklendirilmesi, kurutulmasi yikanmasi yapiyor ve bir fiil canta kemer uretimini de arka bahcelerinde yapiyorlar. Bu olusumu gosteren sahsiyet saglam bir canta pazarligina girmeyeydi benle olumune, cok daha sirin anilarla hatirlayacaktim. Berberiler ve araplar birlikte karisik yasiyorlar Fez’de, bu gezdigimiz deri atolyesi berberi bir adamcagizin once masume bir sekilde (turist rehperinin anlastigi belli basli dukkanlar var, gezi dahilinde hoop turistleri iceri atiyorlar, dukkan sahibi alabildigine ne satarsa artik zorla, muhtemelen de rehper sonrasinda saglam komisyon aliyor, yavrum yazik bizi zengin turist falan mi zannetti zaar, her dukkana soktu yazik almadigimizi gorunce de trip atti ustune!, dipnot: culsuz turist hicbir yerde sevilmiyor) bize nane ikram etmesi ve atolyesinin kac bin yillik gelenekten falan gelmekte oldugunu anlatmasiyla sempatizimizi tam kazandiydi derken, aman diyim elime bir canta, bir kemer, ben birakiyorum baska deri bavul illa al da al tam yarim saat. Misir carsisindakiler halt etmis, bir de berberilerdeki insani intihara surukleyebilecek, can bezdirici pazarlik yetenegini gormeliler. Almazsan, arkandan arapca birseyler de giydirildigini duymuyor degilsin. Hepsi mi oyle tabi ki degil, yardimci olmaya calisan bir suru Fas’li gorme imkanimiz da oldu sonucta. Hali atolyeleri ise, 500 yillik bir hanin icinde bulunuyor, cok dev tavanli atolyelerden bahsediyorum iceri girerken basin donuyor tavana bakmaktan. Ama Fas halilari bir harika. Hani hali alici, yagli bir turist olsam yeminlen Fas’tan alirdim boyle de ciddi reklamini yaparim ahanda burdan. Pazarlik ve israr kismina hic girmiyorum. Insan kendi kendini jiletlemek istiyor onlar israr etmeye baslayinca.

Bu arada, Fas’ta cay istediginizde onunuze bildigimiz cay gelmiyor. Kendileri (alkol satisi olmadigi icin hicbir yerde) naneli caylarini “Fas whiskey” olarak tanitiyorlar. Cay ince uzun raki bardagi gibi bardakta geliyor icinde agacimsi bir yapi gibi kalin kalin nane kokleri.. ben haric herkes bayildi. Benim turk cayi tiryakisi oldugumu bilenler bilir, cay konusunda damak zevkim biraz katidir. Gittiginizde kesinlikle denemenizi tavsiye ederim. Kahvalti olarak ise, bizdeki gibi gozleme pogaca gibi (cok daha yaglisi) seyleri bulabilirsiniz,. Fiyatlar cok cok uygun Turkiyeye ve hele hele avrupaya kiyasla.

………………..


Her dar sokak arasindan katirlar, esekler cikiyor. Araba gecemedigi icin (hos birak arabayi iki insan ancak), katirlar ve esekler yegane yuk tasima araclari. Arkanizdan surekli “balaaaa!” diye bir ses duyuyorsunuz. Bu “yuk geliyor, esek var hemserim kenara kac’”in kisaltmasi gibi birsey. Yemek yeme olayina gelince, her kulturun kendine has ozellikleri var saygim sonsuz yalniz temizlik anlayisi ulkeden ulkeye cok fark gosteren, saniyorum ki “goreceli” oldugunu anladigim birsey. O nedenle genelde kapali sisede gelen Arabic kolalari fazlasiyla tukettim. Hos ben , asiri pimpirik bir insan olmasamda, daha once Fas’ ta bulunmus baska bir arkadasimin dizanteri olup geri gelisinden sonra tedbiri elden birakmak istemedim. Her yerde yemek yeme kapasitesine sahip cekingen olmayan bir hominigirtlagim diyorsaniz afiyet olsun secenek bol ve cok ucuz derim.
........................
Insanlarin cok buyuk bir cogunlugu “cellabag” denilen yere kadar uzun kapsonlu, tunik tarzi renk renk (genelde acik renkler agirlikta) kiyafetleri giyiyor. 7’ den 70’ e heryerde bu geleneksel kiyafetleri gormek mumkun. Takilara gelince, ben ki zamaninda taki yapmak icin aylarini harcamis bir incik boncuk sever olarak aman aman diyim, taki modellerine hayran kaldim. Hediyelik alisveris yapayim diyorsaniz, birebir.. o kadar farkli renkler, o kadar farkli disaynlar mevcut ki Fez takida bir cennet.
.................
Bir de cesitli vesilelerle bir suru insanlar tanistik. Sanirim en cok aklimda kalan, buyuk pazarin icinde, biz arkadasimin yegenine cellabag bakarken, ingilizce konustugu icin yan dukkandan cagirdiklari 18 yasindaki Libyali kizdi. Asiri duzgun bir aksanla konustugu icin sasirdik ve haliyle nerde ogrendigini memleketini sordugumuzda; Libyali oldugunu 4-5 ay once geldigini, ulkesinde artik hicbirseyin eskisi gibi olmadigini bir daha donemeyecegini dusundugunu, babasinin basini zorla kapattigini, kendisinin cok okumak istedigini, ingilizceyi once kendi kendine kitaplardan sonra televizyondan ogrendigini anlatti. Civil civil bir kizdi. Annesi fasli oldugu icin, Libyada ortalik karisinca Fas’a yerlesmisler..
......
Fez maceramiz bittikten sonra, Tanger sehrine trenle geri donduk. Sehir merkezi daha yeni fakat pek Fas gibi degil, azicik daha karisik, farkli farkli yerlerden goc almis bir sehir. Pek tekin degil desem yeri var malum liman sehri. Tamamen tesaduf minicik bir turk donerci kesfettim. Ordan nereye neden geldigini tam olarak aciklayamayan, benim turk oldugumu anladiginda nerdeyse sevincten ziplayacak olan gencten uzerine bir de adana kofte yedik. Ayran da olaydi, iyiydi. Yurtdisinda en cok ayran ozluyorum ben. Yogurtlar da ayran yapilacak gibi degil burda. Ancak tee Turkiye’den maya getirecegim de mayalayacagim vs. Olme essegim olme. Butun kuslari optum de sirada bir tek leylek kaldi(!). Donusumuze gelince, hizli, daha temiz daha luks gemiye bindik sozum ona, binmez olaydik 35 dakikada Fas’tan ispanya’ya gecti, gecerken ben de ruhumu teslim ediyordum sanki. Allahim allahim o nasil bir deniz tutmasi, yemin ederim o luks geminin icine kusan kusana, …, sadece miden bulansa neyse. Ben hayatimda ilk kez bu kadar ciddi bir deniz tutmasi gecirdim (farkindaysaniz kizamik gecirdim gibi anlatiyorum) ellerim kitlendi, boyle surat kirec, tuvalete gideyim desen ayakta duramiyorsun gemi o kadar hizli, kusanlarin basinda temizlikci kadinlar bekliyor alismislar yerleri aninda temizlemek icin. Sonunu mu merak ettiniz? Kusmadim, acayip inat ettim, sen misin atlas ben misin melis. Ispanya’ya ordan Italya’ya sagsalim vardim. Ama sanki gemide oteki tarafa gittim gittim geri postalandim;)
Yazinin ana fikri: Beni bir daha oldursen kolay kolay gemiye falan binmem hele hele katamaran.

Hiç yorum yok: