6 Ekim 2011 Perşembe
KUZEY AFRIKA FAS, EFENDIM ARAPCADA AL-MAGRIP, INGILIZCESI MALUM MOROCCO’ DA BIR SEHRI SEYIR- FEZ
Ispanya -Andalusia (Endulus) bolgesine gelmisken, hazir karsisi Kuzey Afrika, dunya gozuyle Afrika kitasina gecelim , bir de Fas ‘ i gorelim dedik. Daha once kendi ulkem disinda baska bir musluman ulkede bulunmamis , ulke gormeyi birbirine benzeyen avrupa ulkelerinden ibaret sanan bendeniz icin, Fas ilginc bir deneyimdi.
Ispanya -Càdiz ustunden Algeciras’ a otobusle gectik. Otobus kagni gibi gittiginden ve her koyden yolcu aldigindan yol yaklasik birkac saat suruyor. Ardindan Algeciras’ dan, hayatimda gordugum en buyuk ve garip yolcu gemisiyle Fas’ a gectik. Yolculuk, hizli gemiye yer bulamadigimizdan dolayi , ucuz bir o kadar yavas olan gemiyle yaklasik 1,5 saat surdu. Ispanya liman cikisinda iki kere pasaport kontrolune giriyorsunuz. Herkese catir catir niye gideceksin , ne kadar kalacaksin, nerde kalacaksin, seklinde ahret sorulari soruyorlar. Ayrica, cogunlugu arapca , az bir kisim(!) aciklamalari ingilizce olan turist formlari doldurtup pasaportunuzun arasina koyuyorlar. O dandik forumlarin onemi o kadar buyuk ki megersim forumu doldurup damgalatmadan once eksik varsa varisinda pasaport kontrolde sorun cikartiyorlar. Fas, turklerden vize istemedigi icin, gayet rahattim. Elimi kolumu sallaya sallaya sanki Besiktas-Uskudar seferi yapacakmisim gibi gececegimi saniyordum. Kismen yanilmisim. Gemide tahminen 300-350 yolcu varsa birkac turistik. Artik tesaduf mu yoksa turistler genelde temiz konforlu, daha pahalli ve Fas’ larin yolculuk etmedigi diger gemiyi mi tercih ediyorlardi bilinmez. Haliyle bu dort soluk beniz insan (ki asla irkci/dinci/renkci degilimdir bilakis! Lakin etraf bizden tamamen farkli bir kulturle donanmisti!) otomatik olarak dip dibe oturduk. Yolculugun sonuna dogru azicik deniz tutar gibi oldu. Azicik diyorum cunku donus yolundaki hizli gemideki deniz tutma maceramla mukayese bile edilmez. Kazara tuvalete gitme cesaretinde bulundum. Aman diyeyim kapisi falan yok. Manzara kabus.Biran once Fas’a karaya ayak basmak icin dakika saymaya basladim. Birlikte seyahat ettigimiz diger iki turiste gelince ikisi birbirinden habersiz Avustralyali, biri ogretim gorevlisi dinamik bir teyze, digeri universiteyi yeni bitirmis kendine 6 aylik kafa tatili verip dunyayi gezme isine koyulmus cok fazla konusmaktan hoslanmayan bir gencti. Ne hikmetse bir kerede kafa tatilini 6 ay yapan Turke rastlamadim yollarda. Cogunlu Avustralyali bunlarin. Adamlar is hayatina atilmadan once ya da emekli olur olmaz dunya turuna cikiyorlar tek baslarina. Teyze ben bir ara azicik basim donunce cikarti bana biskuvilerinden Verdi. Cocuk oyalar gibi sagolsun yeni bitirdigi kitabini hediye etti falan.
………………………………………………….. …………………………………… ……………………
Sari binalarin agirlikta oldugu Tangermed sehri, gemi yaklastikca agirdan agirdan gozukmeye basladi. Vardigimizda bizi minik bir supriz bekliyordu. Biz, soluk benizli insan kumesi, elimizde pasaportlarimiz umut icinde gemiden cikip, kontrole girecektik ki, polislerden birinin arapca aksanli agiz dolusu kufur mu baska sey miydi bilinmez fransizca cigirmasiyla irkildik (turist gorunce sadece arabik-fransizca konusma gibi bir refleksleri var, eski bir fransiz somuringilizce iletisim dili falan degil Fas’ta!) .Megersim, geminin icinde (her ne kadar hic bir isaret, ya da ispanya cikista bir uyari olmamasina ragmen), pasaporta ayri bir damga daha bastirmamiz tekrar kontrole girmemiz lazimmis. Bizi ulkeye Kabul etmediler. Geri de yollayamadilar. Baya bir belirsizlik icinde birkac saat birkac polisle beraber bekledik. Ta ki kontrol edecek polisin keyfi yerine gelip, lutfedene kadar. O da malum sadece fransizca konusuyor!.
………………………………………………………….. ………………………..
Tangermed’e giris yapabildik. Gemide tanistigimiz turistlerle beraber,sehir merkezine gitmek icin genis bir o kadar antika, tahminen 1970’lerin basindan kalma bir taksi dolmusa dolustuk. Zaten iner inmez, taksi soforleri turist gordukleri herkesin eline koluna yapisip, sizing ayriyeten debelenmenize ya da yol sormaniza gerek kalmiyor. Pazarlik girla gidiyor. Yalniz su var para birimlerinin euro’nun hemen hemen onda biri olmasi disinda, haliyle de ucuz. En az 20 dakika mesafe gidiyorsun , euro karsiligi sadece 1 euro.
Merkeze vardigimizda tren garini bulmamiz zor olmadi da yemek yiyebilmek icin mekan sordugumuzda etraftaki gorevlilerden, taksicilere, halka bir tane de ingilizce konusan bulamamiz kucuk capli bir komedi yaratmadi degil. Fez’ e ancak trenle gidebilecektik. Birinci sinif vagonda 5 saatlik tren yolculugu 15 euro ya var ya yoktu. Ikinci sinif falan sakin almayin, abarti payim yok, belgesellerdeki trenler gibi. Ust uste insanlar tikis tepis, baya rahatsiz gozukuyor ve sadece birkac euro fark ediyor. Yalniz, beklentimin dusuk oldugu bir husus kadinlarin ortusuz rahat gezip gezmedigi, ya da turistlere bakis acilariydi. Fakat yalnilmisim, kadinlarin buyuk cogunlugu kapali olmasina ragmen, saci acik olan universite ogrencileri kizlar da var. Sansliysaniz ingilizce konusanlari cikiyor arada. Trende Unesco gorevlisi bir gencle tanistik. Disaridan bakinca kesinlikle ingilizce konusmaz gibi bir izlenim yaratiyor olsa da adam sakir sakir konusup, hatta aksanlardan ulke tahmini yapabiliyordu. Tesaduf mudur bilinmez Fez’ de otelleri olan (pek tekin ceviz olmayan bir amcayla tanidik cikip) bizimle tanistirmak istedi lakin adam ben turk oldugumu ogrendiginde “ vayyy hemserim yasasin basbakaniniz” deyince... icim bir hafiften bir buzuldu,tuhaf oldu..anladim ki arap dunyasi oyle boyle hayrani degil. Hic tartismaya laf salatasina bile girmedim. Muhabbet arasinda ogrendim ki Fas, turk dizilerinin hayrani. Cok yakindan magazin olaylarini bile takip ediyorlar Turkiye’ye dair. Bir politanin ne demli “a-poli-ti-ka!” oldugunun henuz farkinda degiller.
Fez’ e vardik. Cok daha turistik bir sehir, Marakes’ten sonra geliyor buyukluk olarak. Baya dinci cogunlugun oldugu bir sehir diye duymustuk ama sacim acik rahat rahat gezebildim. Tabi turist de olsaniz sort falan pek uygun kacmaz. Hava col sicagi, malum kuzey afrika. Heryerde palmiye agaclari. Tren gari, restoranlar, kafeler, otellerin cogu yeni sehir kisminda bulunuyor. Ertesi gun sabahin korunde 1 euroluk sehir turu yapan taksilere atlayip surlara yani eski sehre gittik. Eski sehire gider gitmez gercekten simdi Fas’ tayiz galiba diyorsun. Sokak saticilari, cigirtkanlar, kolundan bir oraya bir buraya cekenler, kacak turist rehperleri neler neler tam cumbus. Panayira dusmus guvercin gibi saskin saskin etrafa bakiniyorduk ki dibimizde bildigin arabic kostumlu bir amca bitiverdi. Adamda nasil muazzam bir ingilizce var sasarsiniz. Allem etti kallem etti rehperligimizi yapmak icin bizi ikna etti. Zaten bir raddeden sonra sirf huzura kavusmak icin “tamam” diyorsun adamlara. Surlardan girdik, Pazar yeri gibi. Fakat labirent labirent bendeyim 40 sokak sen de 50 minicik dar sokaklar ev aralari dukkan aralari dere tepe (acayip yogun kokuyu soylemeden edemem) adam onde biz arkada gezdik. Oyle birsey ki, tasavvurunuzun cok disinda, disaridan minicik gozuken bir eski yapi iki kisinin ve sadece katirlarin gecebilecegi genislikte sokaklardan giriyorsun , kapiyi aciyorlar dev bir “Riyad” cok luks, arap yapisini bozmadan modernize etttikleri bahceli otelleri, heryer seramik, devasa kapilar. Ya da bir giriyorsun kocaman medrese, camiler, dar dar sokak aralarinda kapilarin arkasinda kocaman camiler. Eczane denilen birsey olmadigi icin eski sehirde, aktardan bozma farkli farkli otlarin bulundugu melhemler ilaclar yapan 1000 yil oncesinden kalma gibi gozuken yapilar. En cok dikkatimizi ceken, derilerin renklendirmesini binlerce yildir yaptiklari dev deri atolyesiydi. Tamamen manuel bir sekilde, farkli farkli oyuklarda tek tek yunler, hayvan derileri ayiklaniyor, renklendirilmesi, kurutulmasi yikanmasi yapiyor ve bir fiil canta kemer uretimini de arka bahcelerinde yapiyorlar. Bu olusumu gosteren sahsiyet saglam bir canta pazarligina girmeyeydi benle olumune, cok daha sirin anilarla hatirlayacaktim. Berberiler ve araplar birlikte karisik yasiyorlar Fez’de, bu gezdigimiz deri atolyesi berberi bir adamcagizin once masume bir sekilde (turist rehperinin anlastigi belli basli dukkanlar var, gezi dahilinde hoop turistleri iceri atiyorlar, dukkan sahibi alabildigine ne satarsa artik zorla, muhtemelen de rehper sonrasinda saglam komisyon aliyor, yavrum yazik bizi zengin turist falan mi zannetti zaar, her dukkana soktu yazik almadigimizi gorunce de trip atti ustune!, dipnot: culsuz turist hicbir yerde sevilmiyor) bize nane ikram etmesi ve atolyesinin kac bin yillik gelenekten falan gelmekte oldugunu anlatmasiyla sempatizimizi tam kazandiydi derken, aman diyim elime bir canta, bir kemer, ben birakiyorum baska deri bavul illa al da al tam yarim saat. Misir carsisindakiler halt etmis, bir de berberilerdeki insani intihara surukleyebilecek, can bezdirici pazarlik yetenegini gormeliler. Almazsan, arkandan arapca birseyler de giydirildigini duymuyor degilsin. Hepsi mi oyle tabi ki degil, yardimci olmaya calisan bir suru Fas’li gorme imkanimiz da oldu sonucta. Hali atolyeleri ise, 500 yillik bir hanin icinde bulunuyor, cok dev tavanli atolyelerden bahsediyorum iceri girerken basin donuyor tavana bakmaktan. Ama Fas halilari bir harika. Hani hali alici, yagli bir turist olsam yeminlen Fas’tan alirdim boyle de ciddi reklamini yaparim ahanda burdan. Pazarlik ve israr kismina hic girmiyorum. Insan kendi kendini jiletlemek istiyor onlar israr etmeye baslayinca.
Bu arada, Fas’ta cay istediginizde onunuze bildigimiz cay gelmiyor. Kendileri (alkol satisi olmadigi icin hicbir yerde) naneli caylarini “Fas whiskey” olarak tanitiyorlar. Cay ince uzun raki bardagi gibi bardakta geliyor icinde agacimsi bir yapi gibi kalin kalin nane kokleri.. ben haric herkes bayildi. Benim turk cayi tiryakisi oldugumu bilenler bilir, cay konusunda damak zevkim biraz katidir. Gittiginizde kesinlikle denemenizi tavsiye ederim. Kahvalti olarak ise, bizdeki gibi gozleme pogaca gibi (cok daha yaglisi) seyleri bulabilirsiniz,. Fiyatlar cok cok uygun Turkiyeye ve hele hele avrupaya kiyasla.
………………..
Her dar sokak arasindan katirlar, esekler cikiyor. Araba gecemedigi icin (hos birak arabayi iki insan ancak), katirlar ve esekler yegane yuk tasima araclari. Arkanizdan surekli “balaaaa!” diye bir ses duyuyorsunuz. Bu “yuk geliyor, esek var hemserim kenara kac’”in kisaltmasi gibi birsey. Yemek yeme olayina gelince, her kulturun kendine has ozellikleri var saygim sonsuz yalniz temizlik anlayisi ulkeden ulkeye cok fark gosteren, saniyorum ki “goreceli” oldugunu anladigim birsey. O nedenle genelde kapali sisede gelen Arabic kolalari fazlasiyla tukettim. Hos ben , asiri pimpirik bir insan olmasamda, daha once Fas’ ta bulunmus baska bir arkadasimin dizanteri olup geri gelisinden sonra tedbiri elden birakmak istemedim. Her yerde yemek yeme kapasitesine sahip cekingen olmayan bir hominigirtlagim diyorsaniz afiyet olsun secenek bol ve cok ucuz derim.
........................
Insanlarin cok buyuk bir cogunlugu “cellabag” denilen yere kadar uzun kapsonlu, tunik tarzi renk renk (genelde acik renkler agirlikta) kiyafetleri giyiyor. 7’ den 70’ e heryerde bu geleneksel kiyafetleri gormek mumkun. Takilara gelince, ben ki zamaninda taki yapmak icin aylarini harcamis bir incik boncuk sever olarak aman aman diyim, taki modellerine hayran kaldim. Hediyelik alisveris yapayim diyorsaniz, birebir.. o kadar farkli renkler, o kadar farkli disaynlar mevcut ki Fez takida bir cennet.
.................
Bir de cesitli vesilelerle bir suru insanlar tanistik. Sanirim en cok aklimda kalan, buyuk pazarin icinde, biz arkadasimin yegenine cellabag bakarken, ingilizce konustugu icin yan dukkandan cagirdiklari 18 yasindaki Libyali kizdi. Asiri duzgun bir aksanla konustugu icin sasirdik ve haliyle nerde ogrendigini memleketini sordugumuzda; Libyali oldugunu 4-5 ay once geldigini, ulkesinde artik hicbirseyin eskisi gibi olmadigini bir daha donemeyecegini dusundugunu, babasinin basini zorla kapattigini, kendisinin cok okumak istedigini, ingilizceyi once kendi kendine kitaplardan sonra televizyondan ogrendigini anlatti. Civil civil bir kizdi. Annesi fasli oldugu icin, Libyada ortalik karisinca Fas’a yerlesmisler..
......
Fez maceramiz bittikten sonra, Tanger sehrine trenle geri donduk. Sehir merkezi daha yeni fakat pek Fas gibi degil, azicik daha karisik, farkli farkli yerlerden goc almis bir sehir. Pek tekin degil desem yeri var malum liman sehri. Tamamen tesaduf minicik bir turk donerci kesfettim. Ordan nereye neden geldigini tam olarak aciklayamayan, benim turk oldugumu anladiginda nerdeyse sevincten ziplayacak olan gencten uzerine bir de adana kofte yedik. Ayran da olaydi, iyiydi. Yurtdisinda en cok ayran ozluyorum ben. Yogurtlar da ayran yapilacak gibi degil burda. Ancak tee Turkiye’den maya getirecegim de mayalayacagim vs. Olme essegim olme. Butun kuslari optum de sirada bir tek leylek kaldi(!). Donusumuze gelince, hizli, daha temiz daha luks gemiye bindik sozum ona, binmez olaydik 35 dakikada Fas’tan ispanya’ya gecti, gecerken ben de ruhumu teslim ediyordum sanki. Allahim allahim o nasil bir deniz tutmasi, yemin ederim o luks geminin icine kusan kusana, …, sadece miden bulansa neyse. Ben hayatimda ilk kez bu kadar ciddi bir deniz tutmasi gecirdim (farkindaysaniz kizamik gecirdim gibi anlatiyorum) ellerim kitlendi, boyle surat kirec, tuvalete gideyim desen ayakta duramiyorsun gemi o kadar hizli, kusanlarin basinda temizlikci kadinlar bekliyor alismislar yerleri aninda temizlemek icin. Sonunu mu merak ettiniz? Kusmadim, acayip inat ettim, sen misin atlas ben misin melis. Ispanya’ya ordan Italya’ya sagsalim vardim. Ama sanki gemide oteki tarafa gittim gittim geri postalandim;)
Yazinin ana fikri: Beni bir daha oldursen kolay kolay gemiye falan binmem hele hele katamaran.
19 Mayıs 2011 Perşembe
Cok gec kesfettim bu da benim ayibim olsun!-the death of all romance/THE DEARS
“i have never cried in anybody's arms
the way that i have often cried in yours
please be the one to take my tears away
i was 22, i've had my share of views
i just can't steal that "happiness" from you
but i'll be the one to take your tears away
i can't believe the things you say
tell me, tell me
tell me the lies
fasting love will lead us all to nowhere
when, when will we learn
i shall avenge the death of all the romance
until, until i'm gone
i can't believe the things you say
tell me, tell me
tell me the lies
i can't believe the things you say
tell me, tell me
tell me the lies
i can't believe the things you say
tell me, tell me
tell me the lies”..
22 yasinda falan da degilim aksine kazik kadar oldum ama ne yapayim en ic giciklayan sarkilardan biri ... Benim ayibim cok gec kesfettim bu Montreal’li grubun bu sarkisini, aslinda
yeraldigi album de pek sahane. Hos ben sarkinin kendisinden ziyade klibine ayri
vuruldum sanirim. Oyuncak ayilarin kalbinin bile kirildigini bir klip. Kahramanim
mavi ayyas ayi! Herseye, herkese “gec kalan” elinden kaciran oyuncak ayi..pembe
ayiyi kurtarmaya falan calisiyor ama buyuk bir gec kalmislikla nafile…minik pembe
ayi paramparca oluyor klibin sonunda,.melankolige baglayasin olmasa bile insan
bir animasyon klipten bu kadar huzunlenir etkilenir mi demeyin, yeminlen icime
oturdu….oturmayani da varsa izleyip de mese palamudunuzdan farkiniz yok benim icin o dakikadan sonra.
Sarkinin sozlerini ararken internette, bir yerde birinin bir yorumunu gordum orda ezik
buzuk kaybolan mavi ayyas ayinin vuruldugu pembe ayinin aynisindan gordum bir yerde sasirdim kaldim diyordu, al benden de o kadar, tesadufe gel..klibi sarip sarip beynimi yosun baglattigim gunun ertesi sabahi oyuncakci vitrininde ayni basitlikte ezik ezik duran oyuncak ayilara rastladim dedim "yarabbim sana geliyorum bana ne tuhaf isaretler veriyorsun bu bir mesaj mi acep" Hos hayatimda hic mi oyuncak ayim olmadi oldu…hem de bir suru farkli farkli, gani gani kimisi tam ayi kimisi oyuncak kilifina burunmu hic biri bu klipteki gibi romantizmi en huzunlu bicimde olduremedi herseyi “er-teleme/leyememe" geckalmislik huylarindan ya da huy(um)dan (!).
Traji-komik oyuncak ayilara huzunleden ben, pismanligindan kendini alkole vermis ayyas oyuncak ayinin akibetini icten ice hep merak edecegim sanirim..
4 Nisan 2011 Pazartesi
Kirmizi kanepem Haydar'in Kopuk ucurtma sahibi ve onun calismayan Sabiha Gokcen Wc sensorleri fobisi
Kirmizi bir kanepem var yeni evimde..kipkirmizi. Iki kisilik aslinda lakin uzuvlarimi oyle bir yayiyorum ki eve gelen misafiri bilincli olarak oturtturmuyorum. Kimse alinmasin, kanepem sadece benlik! Hep bir abajur istemisimdir kanepenin yanina..bir tane kondurmuslar ampulumsu-abajurumtrak birsey boyle abajurun yandan yemisi , biraz daha modernize edilmis versiyonu diyelim,eh idare eder. Sanki duvardan agac dalina ampul kondurmussun gibi, ekzantrik bir hava katmis ev sahibim ben tasinmadan once.. melis gelsin sasirsin diye.Keske herkes beni sasirtsa boyle..sasirmiyorum artik kimseye hicbir seye (!)..
Oyle boyle degil evin icinde en sevdigim sey kanepem oldu. Insan bir objeye bu denli anlam yukler mi demeyin, yeminlen ismi bile var onun “haydar”. Niye mi Haydar, bir sebebi yok aslinda..haydar her derdimi dinliyor, butun skype konusmalarim, telefonlarim, aglasmalarim,kufurlerim,depresyonlarim, gulme krizlerim hep haydar esliginde..tunuyorum tepesine kanepenin muhabbet kusu gibi..gerisi dunya/yalan dunya, tey tey tey.., “haydar” benim guvenlik kit’im , yanginda ilk kurtarilacaklar arasinda tabi pasaportumdan sonra..
................... ..................... ................ ........................ ............................
Pasaport deyip gecmeyin, bir italyan arkadasim anlatmisti, buraya gelen cinli ogrenciler, temelli kalmak icin pasaportlarina kaybolmus susu veriyorlarmis, tey allahim yirtip krozete atan mi ararsin, yakan mi ne ararsan..sonra polis sorgu sual derken ebedi billah adamlari istese de uzunca bir sure memleketlerine yollayamiyormus,mazallah ya kalirsam oyle “haymatlos gibi” Kapikule’de.. (Kapikule ne alakaysa sanki arabayla geliyormusum gibi almanyadaki gurbetcilerin 1960 versiyonu gibi havaya girdim birden) zaten cipli yeni pasaportlara da bir turlu isinamadim..ne o oyle..cip mip benim gibi eski kafali insani bozar arkadas, beynim hala modern dunyanin gereksinimlerini alisabilmek icin depar atmakta zaten, inatla degistirmedim hala pasaportumu, gittigi yere kadar gider, direnebildigim yere kadar direnecegim ta ki bir gun harbi sabiha gokcende kalincaya kadar. Burdakiler beni salarlar salmasina da, bizim turkler kapidan iceri sokmazlar . Sonra varsin sabiha’da tuvaletleri silmeye baslarim artik pasaport kontrolunden hemen sonraki alanda. Sabiha ‘nin wc ‘lerini de hicbir zaman sevmemisimdir, sensorleri hep bozuk zaten.. ya haydar’dan sabiha’ nin sensorlerine nasil geldim benim bile aklim sasti. Bazen oluyor bana oyle arada, cok fazla turkce konusmadigimda, beynimin icinde konusuyorum (tamam , kabul hafiften deliyim, kibarcasi akli balig degilim pek ama isin bahanesi cokca turkce konusmamazlik diyelim gecelim sanki turkiye’deyken ayni degilmisim hic uckun akilli olmamisim gibi)... ee simdi “kopuk ucurtma melis(!)”,ben boyle beynimin icinden icinden konusunca hatta bazen abartiyorum sinirlenince falan disimdan da konustugum oluyor tabi. Goruntu traji-komik..bilinmeyen bir dilde kendi kendine saydiran bir kiz isyerinde..varsin buna muhendis desinler. Kabul ediyorum arada insanlarin topundan nefret ediyorum. Yanlis anlamayin haa...aslinda fazlaca sevdigimden sizleri..cok sevince cok uzuluyor insan.. taviz verme melis taviz verme diyorum sonuc yine ayni..sanirim girizgahlari yanlis yapiyorum satrancta, bilgisayarla satranc oynamak gibi bazen hayat..sonuc belli ne yaparsan yap ama illa senle dalga gececek ya bile bile oyuna davet ediyor, hamlelerini tahmin ettigi halde..su aralar baktim bilgisayarin hamlelerini ben tahmin edemiyorum o benden daha atik..fisini cekip kurtulacagim rakibimden..ekran karti yansa da en azindan en son “mat” sansi hala benim elimde, varsin hala bana “kopuk ucurtma” desinler..ucuyorum ya catlasiniz da patlasiniz da siz ona bakin.
13 Mart 2011 Pazar
Renk degistirmeye usenen tembel bukalemun
Tehlikeli ortamlarda kendini koruyamayıp av konumuna dusebilecek bir mizaca sahiptir kendisi. Birinin hemen gaflet uykusundan uyandırıp vahsi ortama adapte etmesi gerekir usengec bukalemunu..
...................................................................................................
Renk degistirme yetenekleri, hareketli gozleri ve cok uzun dilleriyle (ki ayni ben!) dikkati ceken, bukalemungiller ailesinden kertenkelelerin genel adıymis efendim bu. Yanlardan yassilasmis olan bedenleri, dallara asilmalarina olanak veren, tutunmaya yarayan bir kuyrukla son bulurmus (ki yassilasmis beden kismini asla kabul etmiyorum, yasim kemale ermis olabilir amma velakin bedenim hala planor yapabilecek durumda bir fiil 19 mayis calismalarindaki gibi!..Parmaklari karsi karsiya gelebildiginden, ayaklari gercek birer kiskac gibidir (ayagim degil , dilim kiskac!) Bununla birlikte, derilerindeki kromatoforlarin durumunun birbirine gore farkliligi nedeniyle, derilerinin rengi degisiklige ugrarmis. Sozum ona, bu degisiklikler dis cevreye oldugu kadar, hayvanin ruhsal durumuna da bagliymis .Sozgelimi, bukalemun korktugunda renk degistirir..korktugumda degil korkutmak istedigimde renk degistirmek istiyorum aslinda diyelim biz ona.
……………………………………..
Misal suan ofisimde bulunan iki kadinin kafalarini birbirine tokusturup kivilcim cikartmak istiyorum..hemcinslerimi mi sevmiyorum? Bilakis severim sevmesine de..galiba ben calisa calisa ya da (kaziklari hap yapip yuta yuta) insan sevmez oldum, bunu da burda acik acik yazmaktan bile cekinmiyorum, yok google ‘dan aratip bulurmus gelecekti isverenlerim yok bilmem ne,.., korkum falan yok arkadas..iste o yuzden renk degistirmeye bile usenir oldum, tembel bukalemunum ben..herseyin farkindayim, salak hic degilim ama artik herkesin herkesin ustune basarak bir yerlere gelmeye calismasina, bir yere gelen arkadasina(!) da b..k atmasina, kiskanclik yapmasina, “ben yapamadim sen hic yapama emi “demesine, hasetlerine, bilip bilmeden yargilamasina artik cok tokum galiba..(kafamda 3 tane beyaz sac cikmis amanin!) Acilen dipnot dusmek istiyorum bu paragrafa bu iki kadindan bir tanesi kod adi fahriye (ikisi de turk olmadigindan burda simdi isimlerini zikretmeyelim, hos olsalar sankim zikredeceğim o da ayri konu;) bugun burclarin en sirini olan burcum “terazi” ye bile kibarca b..k atti..neymis hava grubuymusuz biz, o yuzden hep dusunceliymisiz falan..ya sen dusunup hayal etmezsen nasil icraat edeceksin bacim diyemedim dilimi isirdim...ordan cemile atladi (yardimci kadin oyuncu tabi kod adi cemile;), neymis yukselen burcumdan biraz yirtiyormusum, en azindan ayaklarim yukselenimde yere basiyormus..basma kalip bastibacaklar n’olacak...insanoglu habire kiskansin laf soksun zaten, universite tezimin ustune yatmaya calisan docentler mi ararsin, beni safa yatirip uzerime projeleri yigip altina kendi imzasini atmaya calisanlar mi isyerlerimde, firildak is arkadaslari mi ararsin..dunyanin neresine kacarsan kac heryerde gozune far tutulmus tavsan edasinda apisip kalip, sonra ayilinca sana saldiran alcak cok,..,tebdil-i mekan sadece gorus alanini genisletiyor o kadar;)
Hayir isin eglenceli tarafi oyle useniyorum ki karsilik vermeye artik, renk bile degistirmeye mecali olmayip icten ice dalga gecen bir bukalemun oldum.
.....................................................................................
Konuyu değiştirelim; A vitamini eksikliginden dil spazmi gecirebilen, bocege attigi dili bir daha toparlayaman, olen, olunce de sahibini coook uzen hayvancagiz bukalemun, idolüm.. Tekrardan dikkatinizi cekmek istiyorum bukalemunun ortam hayvani, her nabza ayri serbet verir falan gibi tabirlerle asagalanmasini istemiyorum bilakis burda vurgularim korktuğunda, duygusal durumuna gore renk değiştirme yetisinin olmasidir efenim! Alem bir hayvan yahu fildir fildir gözleriyle bir de sizi takip etmesi yok mu, böyle arkasina geçiyorsunuz, kafayi çevirmiyor ama genelde size bakıyor, hayvan herseyin farkında yahu..surekli bir etrafi izleyiş halinde..dili desen pabuç gibi (aha yine ayni ben), aman vermiyor haşarata sineğe falan..bir bakıyorsun yeşil puanli bir bakıyorsun sari çizgili ya da duz b..k kahverengi, gerçi dur bakalim benim kunta kintenin istahi baya kapali bu günlerde bakalim n’olacak..(bkz:sirketin arka bahçesine sotelenen manidar bukalemun, kişin beslemesi cok zor olsa gerek kanimca)…
Not1: Dogal yasamda 3 yil ev ortaminda maksimum 1,5 yil omru bulundugundan dolayi beslemeye kiyamadigim ama tapilasi derecede sevdigim dunyada yasayan en tatli ve en sakin surungen…ermis gibi bakiyor ensesinden size dogru…Ben her ne kadar onun gibi renk degistirmeye özenip üşensem de tembelliğimden..;)
Not2: yen indirdiğim Office pack im süper cikti..yani İtalyan keyboard unda turkce yazinca yazinin yarisini turkce karakterli yarisini turkce karaktersiz ortaya karisik yapti affola..degistirmeye de mecalim yok..
28 Şubat 2011 Pazartesi
ZAZ-JE VEUX…piti kareli pantalonlarimi ceksem, ben de o kiz gibi honkure honkure sarki soylesem mesela
Vakitlice bir sey kesfettim, belki de cok gec kaldim kesifte, amma velakin zararin neresinden donulurse donulsun kardir affina siginip, ben diyim 200 kere sen de 500 kere ardi ardina dinledim bu sarkiyi ..Zaz ‘dan Je Veux..,.., hayir ne menem birseymis bu arkadas boyle bogrume bogrume isledi, halbuki soyleyen kizcagiz da gayet neseli bir sekilde sokagin ortasinda bagira cagira soyluyor, herhangi bir damar tarafi da yok gibi sarkinin fakat aramizda birkac gundur duygusal bir bag olustu gibi..ya insan sarkiya asik olur mu, oldum iste..oysa ki ben, hersey hakkinda fazlasiyla buyuk konusan melis, daha 1 hafta once dost meclisinde..olsem fransizca ogrenmek istemem hayir dilim donmez oyle tukuruklu seylere benim diye atip tutuyordum..suan tirim tirim firsat kolluyorum keske ogrensem de be fransizca sarki soylesem diye, bir kusur kalan fransizcaydi zaten..o da basima gelen duygusal bir sarki yakinlasmasiyla..vuku bulacak..(italyancaya da italyan bir piyanistin o zaman universite kampusunde verdigi bir resital cikisi dagitilan el ilanlarinda gorup atlamistim..) bir atladim pir atladim..al sana..sonrasi corap sokugu gibi geldi..hayir mi ser mi kocaman dilemma;)..konuyu dagitmayalim yoksa bir anda paralel evren teorisi “hobimle” ilgili atip tutmaya da baslayacagim..malum..her secim insanin kendi kaderine ayri bir centik atiyor..zaman catallasiyor, ya benim yabanci dil sevdamla hayatimi sekillendirmeme ne demeli? Neyse konuyu toparlayalim tez vakit..
…… ………
Nerde kalmistik..ben sarkiyla aramda filizlenen saf aski anlatiyordum,..ya belki de kizin yerine kendimi koydum. Boyle salas pandiras ellerini vura vura yana yakila sarki soyluyor ya sokakta, sokak dedigim de nedense kendimi bir anda istiklalde hayal ettim o kizin yerinde. Hani fransizca tabelalar olmasa sagda solda, tam diyecegim istiklal al iste, “Koskoca fransiz sarkici senle ne alakasi var alcaktan uc be hey melis “ demeyin valla kalbinizi kirarim, en kisa zamanda bir cinnet aninda abuK subuk bir dilde yolda sarki soylerken tekrar bulabilirsiniz beni,sesim hala guzel ayiptir soylemesi,bir anlik cinnete bakiyor ona gore sokaklara firlamam.. tek sorun once isyerindekileri sunguden gecirmem lazim gerisi kolay..sonra ver elini sokak calgiciligi. Yok oyle maymun istahliligimdan da degil, hani bir onceki yazida gurme olaydim duseydim yollara, acaydim golllarimi gitmeee diyeydim olayi degil tabi ki de..benimkisi icimdeki minik minik orseledigim hobilerimin patlamasi seklinde gelecek yakin bir zamanda,hepiniz sahit olacaksiniz haa burdan diyorum simdiden demedi demeyin…
Konuyu cok saptirdim farkindayim..ama sarkiya askim cok buyuk cook, fransizca anlamasam da bir yerlerden sozlerini buldum hasbel kader..
Donnez moi une suite au Ritz, je n’en veux pas ! / Bana Ritz’den bir kıyafet ver, istemem onu !
Des bijoux de chez CHANEL, je n’en veux pas ! / Chanel’den mücevherler, istemem onu !
Donnez moi une limousine, j’en ferais quoi ? papalapapapala / Bana bir limuzin ver , ne yapayım onu ?
Offrez moi du personnel, j’en ferais quoi ? / Bana hizmetçiler öner , ne yapayım onu ?
Un manoir a Neufchatel, ce n’est pas pour moi. / Neufchatel’da bir malikhane, bana göre değil.
Offrez moi la Tour Eiffel, j’en ferais quoi ? papalapapapala / Bana Eiffel Kulesi’ni öner, ne yapayım onu ?
Refrain: / Nakarat:
Je Veux d’l'amour, d’la joie, de la bonne humeur, / ben aşk, keyif , hoş mizaç (hoş sohbet olması daha olası gibi geliyor bana ama sözlük öyle diyor) istiyorum
ce n’est pas votre argent qui f’ra mon bonheur, / beni mutlu edecek sizin paranız değil
moi j’veux crever la main sur le coeur papalapapapala / ben elim kalbimde ölmek istiyorum
allons ensemble, découvrir ma liberté, / hadi beraber özgürlüğümü keşfedelim.
oubliez donc tous vos clichés, / yani bütün klişelerinizi unutun
bienvenue dans ma réalité. / benim gerçekliğime hoşgeldin(iz)
J’en ai marre de vos bonnes manières, c’est trop pour moi ! / Sizin iyi davranışlarınızdan bıktım, bu bana fazla !
Moi je mange avec les mains et j’suis comme ça ! / Ben ellerimle yemek yerim ve ben böyleyim !
J’parle fort et je suis franche, excusez moi ! / Doğrudan konuşurum ve açık sözlüyüm, özür dilerim !
Finie l’hypocrisie moi j’me casse de là ! / İkiyüzlülüğe bir son verin, bıktım bundan !
J’en ai marre des langues de bois ! Odunların dilinden bıktım !
Regardez moi, / Bana bakın
toute manière j’vous en veux pas et j’suis comme çaaaaaaa / Her şekilde (sanki bu hiçbir şekilde olmalı) sizden bunu istemiyorum ve ben böyleyim
(j’suis comme çaaa) papalapapapala / Ben böyleyim
...........................................................................
Kissadan hisse melis in en favori sozu nedir bu sarkinin icinde gizli..tabi ki moi j’veux crever la main sur le coeur papalapapapala..ozellikle papalaapalalala kismi lutfen dikkatinizi cekerim..
NOT: BENI BU SARKIYLA GOMUN..;)
NOT2: ayni ekip edith piaff in da bazi sarkilarini da caliyormus..tadindan yenmez!
Yaprak sarmali oi vai voi..
Iki arkadasim var..ikisi birbirininden habersiz, biri herseyi birakti gitti kaf dagina simdi orda mutlu bir asci..butun emeklerini, puff diye bir solukta ufledi, geride birakti..secimler yapti.., takti fotograf makinesini boynuna seyr-u sefer eglemekte bir yandan..diger arkadasim; sanki yillardir taniyor gibi hissediyorum..ayni sehirden ayni yollardan farkli zamanlarda gectik yuruduk , ayni bankta oturup, kimbilir bir yil arayla ne dunyalar kurtardik..., kendi kendimizi “drama queen” ilan ettik araf’ta kaldik..tek kalan kendimimiz (!)sandik,..,isin icinde cikamayinca herseyi kadere kismete biraktik (malum karar vermekten kacmanin en en kestirme yolu!, bir kufur salladik yildizlara)..ikisiyle de hicbir zaman ayni yerde ayni zamanda olamadim..yakin bir zamanda olabilecegimi de sanmiyorum maalesef..yazdiklari seylerde o kadar cok kendimi buldum ki atifta bulunmadan edemedim...., elinize saglik benim iki ayri amazonum;)
Lanetli rapunzelim,benim sinirlar otesinde yasadiklarimin farkli koordinatlarda karbon kopyasi gibisin..artik talihimiz “drama queen” ligimizden mi kaynakli yoksa dogum tarihimizin bir fiil ay gun yil ayni zaman olmasindan mi bilmiyorum,..komedi tadinda bakamiyoruz onumuze konulanlara, koyver rahvan gitsin diyemiyoruz, surekli bir sorgulama hali otu boku.. belki de olur olmadik herkese guveniyoruz, kolay dost belliyoruz sonra popoya bir postal yiyiveriyoruz, dustugumuz araf’lardan kararsizliklarimizdan oi vai voi “yesterday mistake” esliginde cikmak icin debeleniyoruz,sems gibisi var midir acep diyoruz,illa ki guzel birseyler de olmuyor degil tabi hayatta, mesela ince sacak kok salisimiz farkli saksilara.. hep bir bonzai gibi olmak istemisimdir ben bir farkla o ayri konu.Hani boyle az yer kaplayim hayatta ama bir o kadar koklerim damarlarim sonuna kadar tutunsun saksima..omru uzun ciceklerden agaclardan olayim istemisimdir, sense “armut olsaydim keske..en azindan kazik kok..kolay kolay kopmuyor(!)” diyenlerdensin..varsin olsun, en azindan “ol-unca” dibine dusuyor armut, benimkisi daha umutsuz vakka..;)soguk makarna gibiyim iste..ne muazzam bir katkim var dunyaya ne de zararim bonzai misali minik saksida..;)
Mutlu ascim sana gelince, hicbirimizin kolay kolay cesaret edemeyecegi seyi yaptin, okudugun okulu, egitimi,sirketi, sevdiklerini, emegi isi gucu bir kefe koydun diger kefeye hayallerini, atladin atinin terkisine seyr-u sefere..seferden gani gani guzel yemeklerle..tadlarla donmek adina,..,en buyuk hayallerimden biri boynumda makinem diyar diyar gezip, yoresel yemekleri ogrenmek yapmak sonra onlarin hikayelerini uzun uzun yazmakti... (artik ver elini anadolu,ordan yok hindistan yok nepal, ver elini cin vs vs.)benim yerime sen yaparsin artik..nasil ozeniyorum sana bir bilsen.. fransizca gourmet, “lezzeti kesfetmis, damak tadina sahip kisi” demekmis, arastirmalarim sonucunda “yemesini” bilen anlamini da cikartmadim degil hani,..kisi eger bende yemek zevki var, ben tukettigim yemekleri bir sanat kivaminda tuketebiliyorsam benim bir gurme olasim geldi diyebilir, asci olamadim bari gurme olurum ben de hirs yapmadim degil hani..birinizin fotografi, yemekleri, digerinin yazilari, saglam kok(!)leri eksik olmasin..benim icin kendinize playlist lerinizden oi vai voi den bir parca secin...;)ben, zeytinyagli yaprak sarmami sarmaya devam edeyim..;)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)